cash. HOPE Hope kelimesi aslında “ummak, ümit etmek” anlamındadır. Ancak I hope ifadesi, dizilerde ve filmlerdeki kötü çeviri gibi “umarım” olarak değil, “inşallah” olarak çevrilmelidir. I hope ifadesinden sonra çoğu kez gelecek zaman anlamında geniş zaman kullanılır. Bu durum Türkçede de aynıdır I hope she likes the flowers. İnşallah çiçekleri beğenir. = “İnşallah her zaman beğenir” anlamında değil, “İnşallah gelecekte beğenecek” anlamındadır. Bu durumda Türkçede de geniş zaman kullanılır I hope the bus comes soon. İnşallah otobüs hemen gelir. Türkçede “İnşallah otobüs hemen gelecek” demeyiz Hope fiili şimdiki zamanda da kullanılabilir I’m hoping that Tom’s got the key, otherwise we can’t get in. İnşallah Tom’da anahtar vardır, yoksa içeri giremeyiz. Hope fiilinden sonra bir fiil daha kullanılacaksa to ile bağlanır He hopes to sell his art to a major museum. Eserini önemli bir müzeye satmayı umuyor. Olumsuz cümlelerde not kelimesi hope’dan önce değil, ardından gelen cümleciğin fiilinden önce kullanılır I hope she doesn’t wake up. İnşallah uyanmaz. I don’t hope she wakes up denmez Nazik bir istek, rica, talep ifade ederken I was hoping … kullanılabilir I was hoping you could lend me some money. Bana biraz para verebileceğini umuyordum. I had hoped… ifadesi, geçmişte meydana gelmemiş şeyleri anlatırken kullanılır I had hoped that Susan would study medicine, but she didn’t want to. Susan’ın tıp okuyacağını ummuştum ama o tıp okumak i hope ile ilgili cümleler Kelimeintegrate Anlamıentegre olmak,bütünleşik olan kelime ile ilgili cümleler. Sizde bu kelime ile ilgili cümleler eklemek istiyorsanız sitemize üye olun ve yazar olmanın keyfini çıkarın. James says;' He seems to find it difficult to integrate socially -> Sosyal olarak bütünleşmeyi zor buluyor gibi görünüyor Jacob says;' The committee can integrate the different plans -> Komite, farklı planları entegre edebilir Jene says;' Many suggestions are needed to integrate the plan ogrenebilirsin com-> Planı entegre etmek için birçok öneriye ihtiyaç vardır ogrenebilirsin com Sanny says;' Do you really want to integrate with us?-> Gerçekten bizimle entegre olmak istiyor musunuz? Mason says;' He didn't integrate successfully into the Italian way of life -> İtalyan yaşam tarzına başarılı bir şekilde entegre olmadı Mason says;' If they want to integrate, that'sfine with me -> Eğer entegre etmek istiyorlarsa benim için sorun değil Tom says;' Ann wanted the conservatory to integrate with the kitchen -> Ann, kış bahçesinin mutfakla bütünleşmesini istedi Tom says;' They didn't integrate with the other children -> Diğer çocuklarla bütünleşmediler Charlie says;' Schools came to us because they wanted to integrate -> Okullar bize bütünleşmek istedikleri için geldi Mason says;' We must integrate theory with practice -> Teoriyi pratikle bütünleştirmeliyiz Mason says;' These programs will integrate with your existing software -> Bu programlar mevcut yazılımınızla tümleşir Mark says;' A customs union would integrate the economies of these countries -> Bir gümrük birliği, bu ülkelerin ekonomilerini bütünleştirir Marta says;' The teachers are trying to integrate all the children into society -> Öğretmenler tüm çocukları topluma bütünleştirmeye çalışıyor Jake says;' You can integrate text with graphics and manipulate graphic images -> Metni grafiklerle entegre edebilir ve grafik görüntüleri değiştirebilirsiniz Jake says;' Writers of history books often attempt to integrate the past with the present -> Tarih kitabı yazarları sıklıkla geçmişi bugünle bütünleştirmeye çalışırlar Tom says;' We're looking for people who can integrate with a team -> Bir ekiple entegre olabilecek kişiler arıyoruz Tom says;' The way Swedes integrate immigrants is, she feels, % more advanced -> İsveçlilerin göçmenleri entegre etme yolunun % daha gelişmiş olduğunu düşünüyor Jacob says;' Little attempt was made to integrate the parts into a coherent whole -> Parçaları tutarlı bir bütün halinde bütünleştirmek için çok az girişimde bulunuldu Mark says;' Encouraging teacher transfer would not, by itself, integrate the teaching corps -> Öğretmen transferini teşvik etmek, kendi başına, öğretim kadrosunu bütünleştirmez Jake says;' The idea with young children is to integrate learning with play -> Küçük çocuklarla ilgili fikir, öğrenmeyi oyunla bütünleştirmektir Marta says;' Strategies to integrate existing and planned information systems -> Mevcut ve planlanan bilgi sistemlerini entegre etme stratejileri Jacob says;' The different media were fragmented, difficult to integrate -> Farklı ortamlar parçalara ayrılmıştı ve entegre edilmesi zordu Jake says;' The company helps clients integrate various computer systems -> Şirket, müşterilerin çeşitli bilgisayar sistemlerini entegre etmelerine yardımcı olur James says;' I wanted to integrate schools and lunch counters -> Okulları ve öğle yemeği tezgahlarını entegre etmek istedim James says;' The modular architecture will integrate m transistors -> Modüler mimari, m transistörleri entegre eder Alexander says;' The tsar was trying to integrate his domains -> Çar, alanlarını bütünleştirmeye çalışıyordu Alexander says;' It takes time to integrate this information -> Bu bilgiyi entegre etmek zaman alır Jacob says;' The value-science integrate was socially situated in that the values were seen as specific to a given social structure -> Değer bilimi bütünleştir, değerlerin belirli bir sosyal yapıya özgü olarak görüldüğü şekilde sosyal olarak konumlandı – Why are you crying? I am sad. Neden ağlıyorsun?Mutsuzum – Why did she buy an expensive car? She wanted to go California. O niçin pahalı bir araba aldı?Californi’ya gitmek istiyordu. – Why are you so unhappy? I have a low point from the exam. Neden bu kadar mutsuzsun? Sınavdan düşük puan aldım. -Why don’t you speak Turkish?” I am Italian. – Neden Türkçe konuşmuyorsun? Ben bir İtalyanım. -Why will I have to clean up? There are guests. Neden temizlemek zorundayım? Misafirler var. -Why are you eating so much chocolate?I love it. Neden bu kadar çikolata yiyorsun. Onu seviyorum. -Why did you take a bus to Bursa last week? I visited my aunt. Neden geçen hafta Bursaya gittin? Teyzemi ziyaret ettim. -Why should he do sports everyday? He wants to be fit. Neden her gün spor yapmalı. Zinde olmak için. -Why do I have to get up early? There is school. Neden erken kalkmak zorundayım? Okul var. Oluşturulma Tarihi Nisan 14, 2022 1845İngilizcede would kelimesi, istemek, arzu etmek ve dilemek manasına gelir. Will fiilinin 2. ve 3. hali olan would sözcüğü hem duyulan miş'li hem de görülen di'li geçmiş zamanda kullanılır. Örnek I would like to be a teacher. Öğretmen olmak isterdim. Would kelimesinin olumlu, olumsuz ve soru cümlelerinde kullanımını örneklerle derledik. Would kelimesi sadece geçmiş zaman değil şimdiki zaman cümlelerinde de kullanılır. Would, şimdiki zaman cümlelerinde rica, teklif ve öneri anlamına gelir. Örnekler 1- Would you like an apple cookie with your tea? Çayın yanına biraz daha elmalı kurabiye ister misin? 2- What gift would you like for your birthday? Doğum günü için nasıl bir hediye ister? İngilizce Would kullanımı Örnekleri, A- Olumlu Cümlelerde Would Kullanımı 1- I would like to improve myself in this field. Bu alanda kendini geliştirmek isterdim. 2- I would like to get a good education like you. Ben de senin gibi iyi bir eğitim almak isterdim. 3- H would like to be a much more free individual. Daha özgür biri olmayı çok isterdi. 4- We would love to leave this city and go Bu şehri bırakıp gitmeyi çok isterdik. 5- I would love to work in a more stress-free work environment. Daha stressiz bir iş ortamında çalışmayı çok isterdim. B- Olumsuz Cümlelerde Would Kullanımı 1- I assure you you wouldn't want to be in her place. Seni temin ederim Onun yerinde olmak istemezdin. 2- I would never want to work with someone as angry as him. Onun gibi sinirli biri ile çalışmayı hiç istemezdim. 3- I wouldn't want to be here. Burada bulunmak istemezdim. 4- He would never want to break your heart, Senin kalbini kırmayı hiç istemezdi. 5- I wouldn't want to get into an argument like that with her. Onunla böyle bir tartışmaya girmek istemezdim. C- Soru cümlelerinde Would Kullanımı 1- Would you like to a salad with the rice? Pilavın yanına salata ister misin? 2- Would you like to eat something aperitif? Önden aperatif bir şeyler yemek ister misin? 3- Would you like to take a walk in that store? Şu mağazada biraz dolaşmak ister misin? 4- Would you mind if I ask you a few questions about subject? Sana konuyla ilgili birkaç soru sormamın sakıncası var mı? 5- Would you like to get some rest? Biraz dinlenmek ister misin? D- Şart Cümlelerinde Would Kullanımı 1- If you were as smart as you, I would read the numerical part too Senin kadar zeki olsaydım ben de sayısal bölümünü okurdum 2- If we had been as lucky as they were, we would be in a much better position right now. Onlar kadar şanslı olsaydık şu an çok daha iyi bir konumda olabilirdik. 3- If you had come with us, you would have watched this beautiful game from the front rows. Bizimle gelseydin Sen de bu güzel oyunu en ön sıralardan izlerdin. 4- If she had trusted me, our relationship would have been different. Bana güvenseydi ilişkimiz bambaşka olurdu. 5- If he had been a little frugal, he wouldn't have been on the brink of bankruptcy now. Biraz tutumlu olsaydı şimdi iflasın eşiğine gelmezdi.

want to ile ilgili cümleler